Kimi bu dünyaya yakmak için kimisi de yanmak için gelir. Yananların da, yakanların da kaderi çoktan yazılmıştır. Kazanan da kaybeden de kader mahkumudur.
En iyi dostum bir kez daha benimle. Her zamankinden daha masum, daha zararsız bugünde. Onun kaderi benim dostum olmak, benim kaderim onun dostluğuna muhtaç olmak. Mutlu ve mutsuz olduğum anlarda hiç yorum yapmadan, sesini çıkarmadan hep benimle. Bu son olmalı dediğim
anları tekrar tekrar bana yaşatan dostum. Aramızdaki nefret bizi her seferinde birbirimize daha da yaklaştırıyor. Bide ona sorsanız acaba benimle bu kadar içli dışlı olmak ister miydi? Sonuçta onun yeri benim yanım değil. Şu anda olması gereken yer havasını içinize çektiğinizde oksijenin başınızı döndürdüğü, baktığınızda size yemyeşil görsel ziyafet çektiren, dinlediğinizde farklı canlıların kulağınıza farklı melodiler fısıldadığı vadilerdir. Kim bu güzelliklerden koparılıp, işlenip kapalı bir kutuya mahkum edildikten sonra idam edilmek ister ki?

En iyi dostumu dudaklarımın arasına koyarak onu kaderine bir adım daha yaklaştırdım. Cehennem ateşini kullanarak ondan beni mutlu etmesini istedim. Bu güne kadar hiç karşı çıkmadığı gibi şimdide sessizliğiyle isteğimi onayladı. Acımadım, onu yaktım ve ruhunun yanan kısmını içime çektim. Halbuki insan hiç en yakın dostunun acı çekmesinden haz duyar mı? İrademe hakim olamayıp bir nefes daha çektim içime. İçin için yanan dostumun çığlıklarını dinlerken bir yandan da o anın keyfini çıkarmaya başladım. Mehtabın elinden tutup dalgaları da kucağıma aldım. Bu an benim anım.
En yakın dostum demiştim ona. Alt tarafı kibrit ateşiyle yaktım, nerden bilebilirdim ki o közün intikam ateşine dönüşeceğini? Sahte dostlarım beni çok uyarmıştı “en iyi dostum dediğin kişi gün gelir seni sırtından vurur” diye. Öyle de oldu. Çaktırmadan, sinsice… Ben ruhunu içime çekip, özgür bıraktığımı zannediyordum; oysa ki kötülüğü çiğerlerime pençeleriyle sıkıca tutunmuş; her geçen saniye beni biraz daha öldürüyormuş. Meğer dostum yandıkça kapkara ziftini aynayla ciğerlerime çiziyormuş. Ben yaktım o yandı, o yaktı ben yandım. Onun savunmasızlığından istifade eden ben, kendimi savunmasız ve zavallı bir halde buluverdim. Kendi sonumu kendim hazırlamış oldum. Artık çok geç olsa da geri kalan zamanımı bana doğruları söyledikleri için kötü olan ve bundan sonrada kötü olacak dostlarımı dinleyerek geçireceğim. Genç kıyafetimin altındaki karanlık, yaşlı, çaresiz ve geç kalmış etlerimle…
(01/06/2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder