Geniş topraklar buralar. Tarih boyunca birçok milletin egemenliği altında bulunmuş, sıklıkla el değiştirmiş, birçok milletin de ele geçirmek uğrunda yok olma aşamasına geldiği topraklar. Bu uğurda oynanan oyunlar da, oyuncular da, başlar da maşalar da aynı. Tarih günümüzün ve geleceğin aynasıdır lafı sürekli olarak doğruluğunu kendiliğinden ispat ediyor. Oyunun hiçbir zaman değişmey
en oyuncularından biri Türkiye Cumhuriyeti. Gerek jeopolitik konumu, gerekse sahip olduğu bakir kaynaklardan ötürü Türkiye hep diğer devletler için karanlıkta parlayan ışık olmuştur ve ilgileri her zaman üstüne çekmiştir. Bu kadar güzel olanaklara sahip olması Türkiye için büyük avantaj olmasından çok dezavantaj halini almıştır.

Savaşlarda ki en avantajlı strateji, iki kutubu birbirine kırdırdıktan sonra üçüncü kutubun devreye girip iki güçsüzü yok etmesidir. Ne yazık ki Türkiye savaş hali dışındaki bütün zamanlarda bu oyunla mücadele etmek zorunda bırakılmıştır. Bu o kadar büyük bir oyunki, siz daha oyuncuları yok etmeden, gideceklerin yerine geçecekler çoktan belli olmuş oluyor.
Peki bu oyun nasıl oynanır? Oyun için üç oyuncu gerekmektedir. Bunlar kurucu, oyuncu ve maşadır. Parası ve gücü olan oyunun kurucusu olur.
Birinci Aşama (Oyuncuyla Kucaklaşma) : Kurucu öncelikle hedefi kucaklar; onu yüceltir; yakın ilgi gösterir; paraya boğar. Bunun yanında nerden ne koparsam kardır düşüncesiyle oyuncunun kendisini savunmasını sağlayacak silah ve ekipmanı satar. Tabii unutulmamalıdır ki bu silah ve ekipmanlar bir gün oyuncunun kurucuya karşı kullanılabileceği ihtimali göz önüne alınarak; bunu engelleyici şekilde tasarlanmıştır. Karşılıklı ilişkiler sağlamlaştırılır, bağlılık ve karşılıklı koruyuculuk sözleri verilir.
İkinci Aşama (Maşayla Kucaklaşma) : Kurucu kendine bir maşa seçer. Aynen oyuncuya yaptığı gibi onu kucaklar, güven verir; aradaki bağları güçlendirir. Maşa oyuncunun küçüğü olduğu için kurucu ona küçük kardeş muamelesi yapar ve her zaman onun arkasında olduğunu hissettirir. Kurucu maşayı gizliden gizliye kandırmaya başlar, maşanın oyuncudan uzaklaşarak kendisine yaklaşmasını sağlar. Arada maşanın ağzını sulandıracak vaatler verir. Bu vaatler maşayı daha da şevklendirir. Kurucu, oyuncunun maşaya çoktan vermiş olduğu sınırsız hak ve özgürlükleri unutturur ve bu hakları sanki kendisi verecekmiş gibi hal ve tavırlara bürünür. Hatta daha da ileri giderek oyuncunun sahip standart hak ve özgürlüklerden daha da fazlasını teklif eder. Bunun yanında hakların alınması için kahramanlık gerektiği, kahramanlık içinde silah ve ekipmanın satın alınması gerektiği yalanlarına inandırır. Bu kandırmaca uzun süre ve yapılanma sonunda amacına ulaşır.
Üçüncü Aşama (Oyuncuyla Maşayı Birbirine Kırdırma) : Kurucu doğru zamanı bekler; yapay sorunlar yaratır; bu sorunlardan yola çıkarak oyuncuyla maşayı karşı karşıya getirir. Aynı zamanda etrafa sahte barış mesajları veren ve uzlaşmanın gerekli olduğunu bağıran kurucu sözel görevini yerine getirir ve eylemsel görevine geçer. Yapay sorunları gerçeğe dönüştürür, yaptığı birkaç eylemle harareti arttır ve bu hararet istediği seviyeye gelince işin en keyifli kısmına geçer. Kenara çekilir ve filmi izlemeye başlar.
Birinci Aşama (Oyuncuyla Kucaklaşma) : Kurucu öncelikle hedefi kucaklar; onu yüceltir; yakın ilgi gösterir; paraya boğar. Bunun yanında nerden ne koparsam kardır düşüncesiyle oyuncunun kendisini savunmasını sağlayacak silah ve ekipmanı satar. Tabii unutulmamalıdır ki bu silah ve ekipmanlar bir gün oyuncunun kurucuya karşı kullanılabileceği ihtimali göz önüne alınarak; bunu engelleyici şekilde tasarlanmıştır. Karşılıklı ilişkiler sağlamlaştırılır, bağlılık ve karşılıklı koruyuculuk sözleri verilir.
İkinci Aşama (Maşayla Kucaklaşma) : Kurucu kendine bir maşa seçer. Aynen oyuncuya yaptığı gibi onu kucaklar, güven verir; aradaki bağları güçlendirir. Maşa oyuncunun küçüğü olduğu için kurucu ona küçük kardeş muamelesi yapar ve her zaman onun arkasında olduğunu hissettirir. Kurucu maşayı gizliden gizliye kandırmaya başlar, maşanın oyuncudan uzaklaşarak kendisine yaklaşmasını sağlar. Arada maşanın ağzını sulandıracak vaatler verir. Bu vaatler maşayı daha da şevklendirir. Kurucu, oyuncunun maşaya çoktan vermiş olduğu sınırsız hak ve özgürlükleri unutturur ve bu hakları sanki kendisi verecekmiş gibi hal ve tavırlara bürünür. Hatta daha da ileri giderek oyuncunun sahip standart hak ve özgürlüklerden daha da fazlasını teklif eder. Bunun yanında hakların alınması için kahramanlık gerektiği, kahramanlık içinde silah ve ekipmanın satın alınması gerektiği yalanlarına inandırır. Bu kandırmaca uzun süre ve yapılanma sonunda amacına ulaşır.
Üçüncü Aşama (Oyuncuyla Maşayı Birbirine Kırdırma) : Kurucu doğru zamanı bekler; yapay sorunlar yaratır; bu sorunlardan yola çıkarak oyuncuyla maşayı karşı karşıya getirir. Aynı zamanda etrafa sahte barış mesajları veren ve uzlaşmanın gerekli olduğunu bağıran kurucu sözel görevini yerine getirir ve eylemsel görevine geçer. Yapay sorunları gerçeğe dönüştürür, yaptığı birkaç eylemle harareti arttır ve bu hararet istediği seviyeye gelince işin en keyifli kısmına geçer. Kenara çekilir ve filmi izlemeye başlar.
Bu oyun herkesin bildiği ve kınadığı ancak her seferinde de içine düştüğü bir oyun. Oyun ne kadar uzun sürerse kurucu o kadar çok kazanır. O kadar çok silah satılır, o kadar çok sömürge elde edinilir, o kadar çok oyuncu üretimi ve kalkınması durdurulur ve o kadar çok kaynak ele geçirilir. Maşalara gelince… Bu güne kadar bütün maşalar vaat edilenleri elde edemediği gibi daha önceden sahip oldukları eşit hak ve özgürlüklerinden de oldular.
Bu çağın oyunu Türkiye Cumhuriyeti ve PKK kavgası. Bir ayaklanmanın amaca ulaşması için maksimum sene 5 yıldır. 30 sene zaten amacın yok olduğunun ispatıdır. Bu süre içinde izledikleri yanlış yola inanan bireyler çoktan yollarından sapmış kendi mutlu olacakları yolları çizmeye başlamışlardır. Maşa olanlar kedilerine maşa seçer hale gelmişlerdir. İlk olarak Kürt hak ve özgürlüğü yalanıyla ortaya çıkan örgütün bu günkü mensuplarının yarısından çoğu Ermeni, Rus ve Rumlar dan oluşmaktadır. Yani Kurtuluş Savaşında karşımıza çıkan ve diğer maşalar olarak adlandırabileceğimiz çeteci kadro. Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve TC nüfus cüzdanı taşıyan her birey bugüne kadar eşit haklara sahip olduğu gibi yarında eşit haklara sahip olacaktır. Ortada ki sorulacak hesap, uydurma sebepler öne çıkarılarak ekmek yenilen vatandan değil; o ekmeği maşanın elinden alan dış güçlerden sorulmalıdır.
Yıllar öncesinde tarım cenneti olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi toprakları bugün üretim kıtlığıyla karşı karşıyadır. Tarım ihracatı yapan ülkemiz dış ülkelerin buğdayına bile muhtaç hale getirilmiştir. Tarım ve hayvancılık yine dış güçlerin gerçekleştirdiği siyasi oyunlarla bu hale gelmiş, o bölgedeki iş gücü ve kazancın yok edilmesi hedeflenmiştir. Bugün yine o bölgede tarım canladırılmaya çalışılmaktadır. Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından değil, iş yapma karşılığı İsrail tarafından. Yaklaşık 50 sene kadar…
Bu vatan toprakları üzerinde yaşayan herkes aklını başına toplamalı, soytarılık ve ihanet peşinde koşacağına ve biran önce Türkiye Cumhuriyetini yaklaşık 50 sene kadar İsrail topraklarından tarım yapacak seviyeye getirmeli; Orta Asya’ dan Anadolu’ ya kadar uzanan köklü tarihimizde olduğu gibi oyuncu veya maşa değil; icap ederse kurucu olmalı.
(25/05/2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder